Powered By Blogger

18 Mart 2010 Perşembe

derealizasyon

selamlar,

bu aralar hic tadim yok. panik ataklar, eski zamanlardaki gibi etkili, sarsici ve can sikici olmaya basladi. burada bir tane turk donercisi mevcut, doneri bir boka benzemediginden oraya genelde demleme cay icmege gidiyorum. kahvehanelerde mevcut olan, kirmizi beyaz motifli cay tabagi ile ince belli bardak ile servis ediyorlar. okul yillarimi hatirliyorum, kahvehane ve okul yillari aslen ortak yillardir da ebeveynler bunu bilmezler. neyse donercide muhtelif gazeteler var, tabi gunluk degil. mesela bugunku 11 aralik tarihli bir hurriyet idi, fark etmez okudum. spora gitmeden once oraya ugradiydim, karsimda bir alisveris merkezi, en ust katinda spor salonum. aci ama gercek salona nasil ederim de giderim diye dusunuyorum. caykur marka cayimi yudumlarken, hizlanan kalp atislarimi iyice duyuyor, cayimi icmeyi dahi birakiyorum. icimde bir his ki gitme salona diyor, derken tanidik bir kac kimse goruyorum, onlar da iyi miyim diye soruyorlar, belli ki gorunusum super degil. (bu gibi durumlarda ucuncu sahislarin soylediklerini cok onemsersiniz, felaket tellali arakadaslariniz yerine destek verenleri oneririm). her sey aleyhte anlayacaginiz, ustune ustluk ulkende degilsin, hadi ulkende olma da anormal bir yerdesin, hani bir sey olsa riga'nin soguk kaldirimlarinda can verirsin, kimsenin umrunda olmaz, inanin abartmiyorum. neyse, sonuc olarak ben yine salonuma gittim, sporumu yaptim. burada onemli olan cemberi daraltmamaktir ki bu cember hayatinizdir. hayatiniz ne kadar kistlanirsa, malesef ki yasamak icin o kadar az sebebiniz kalir.

havalardan, mevsim degisikliklerinden de hortlar bu illet. uc aya yakin bir zamandir gokyuzunu toplam bir hafta ya gorduk ya gormedik burada. yaklasik on gundur, disari cikarken icimde bir huzursuzluk mevcut. bu durumdan dolayi kimi zamanlar disari cikma isini bile askiya aldigim oluyor. gecenlerde bir toplantim vardi, toplantinin oldugu mekana zar zor geldim. yarim saat kadar, ustume dogru egilen yuz yillik, kasvetli duvarlara baktim, icimden dedim ki biliyorum sabitsiniz de iste yine de rahatsiz edicisiniz. etraftaki insanlara baktim; hepsi garip ki aslinda burada garip olan benim, sesleri boguk. beynimde bir baski ki tarifi zor, kaderin son basamaginda miyim diye dusundum, umarim degilimdir, daha yapacak cok isim var, tanrim dedim.
toplantiya girdigimde, her sey resmen agir cekim hareket ediyordu. bu tip ruh halinin beden tarafindan algisina 'derealizasyon' deniyor, kendinizi kasmanizdan dolayi beyninize yeterli miktarda kan gitmiyor, kalbiniz yeterli kani pompalamak icin daha cok atiyor, kan isteyen beyin, bu sefer de seker istiyor vs derken kaninizda adrenalin, seker, ve hizli nefes alamaktan dolayi oksijen fazlaligi olusuyor, kaninizin ph'i bazik tarafa dogru kayiyor, bu dongu de damarlarda buzusmeye sebeb oluyor. derealizasyonun sebebi bu, bir de gercekten boynunuzdaki damarlarda problem var ise ve burnunuzdan dolayi nefes alma guclugu cekiyorsaniz, ekstra sorun.

cozumu cok basittir sozcuklerde. soyle ki; bu olaylar esnasinda pek hizli atan kalbinizi dusunmeyeceksiniz, kayan yerleri hice sayacaksiniz, her sey gayet normal gibi davranip, derin nefes alacak ve sakin kalacaksiniz. sakinliginizin kaybi sizi, 'on' diye tabir ettigimiz, en ust korku noktasina cikarir ki bunun karsiligi 'dehsete kapilmaktir'. icsel korkular, dissal korkulara gore mucadelesi daha guc olan korkulardir. somut degillerdir, goremezsiniz. isin asli her ne kadar pozitif, negatifi yener derlerse de ortam negatife uygunsa negatif, pozitifi fena harcar. ustune ustluk fiziksel sagliginiz da yerinde degil ise bu kisir dongunun sonuclari daha da vahim olabilir. kalbinizdeki ekstra atimlar da cabasi olur.

simdi sanirim az cok anlasilir vaziyete gelmistir, panik atagin ve arkadasi derealizasyonun ne boktan bir sey oldugu. bir cogunuzun tiye aldigi; avrupa yakasi'nin bir bolumunde, buhran'in yakalandigi entel hastaligi degildir, ne yazik ki bu hastalik. panik atak adettir, tanedir. beden bu tepkilere ota boka vermeye baslarsa, hastaligin ismi panik bozuklugu olur ki sorun da burada baslar. ilaclar, doktorlar, teshisler derken; maddi, manevi yara alirsiniz, tamiri ise sabir ve mesakat gerektirir. bu hastaliktan muzdarip bazi insanlar, sosyalligini tamamen yitirmis, islerini kaybetmis, okullarini birakmis, kisaca korkularinin esiri olmuslardir. hepiniz icin belki cok kolay olan, alisveris merkezinde bir saat gecirmek, bu insanlar icin 'hayal' olmustur. elbette ki beterin beteri vardir, hayatta ne acilarla yasayan insanlar mevcuttur lakin panik bozuklugu da yasayana cidden bir iskencedir. bir kitapta okudugum hadise aklimda kalmisti; olum doseginde olan yasli bir kadin, gozyaslarini tutamamaktadir, bunu goren genc hemsire yanina gelerek ona; olumun her seyin sonu olmadigini soyler. yasli kadin ise oleceginden dolayi degil hic yasayamadigindan dolayi agladigini soyler.

hayat, akip gidiyor, daha dundu sokaktan eve 'pacoz' gibi gelip, annemin ne bu hal? demesi ve banyoda dizlerimi bildiginiz vim ile ovalamasi, daha dundu noyan'i gorunce boynuna sarilmam, daha dundu babamin arabasini kacirmam. yarin, bugunler de 'dun' olacak, verdiginiz kararlari bazen sorgulayin, karsinizdakini onemseyin. acaba okuzluk mu yaptim ben? sorusunu kendize sormaktan cekinmeyin, 'okuzluk yapmisim' sonucuna varirsaniz, vakit kaybetmeden bu isi duzeltmeye bakin. vee pa ile ilgili son bir cumle, diyelim ki panik atak gecirdiniz ve tekrar normale dondunuz, artik yasadiginiz atak sona ermistir, onu orada birakmayi ve yolunuza devam etmeyi deneyin.

evet, icinizi kararttim belki ama bu seferlik boyle, mazur gorun.

iyi sabahlar.
serhan.

1 yorum:

seda'nınnotdefteri dedi ki...

Çok Çok geçmiş olsun umarım tekrarlamıyordur. benim sana sormak istediğim bir çok şey var aslında