Powered By Blogger

15 Mart 2010 Pazartesi

hasan kece


muzikten nefret etmeye baslamamin nedeni, fulut dersine giren ruhsal durumu pek de saglikli olmayan Hasan Kece isimli hocaydi. O dersten o kadar nefret ediyordum ki yerine matematik verseler basimla beraberdi. Hem ayrica, hangi mantalite 12 yasindaki cocuga zorla fulut caldirirdi ki? Igrenc bir dersti, Hasan Kece’yi uzay caginin okulunda olup, bilmeyen, tanimayan yoktur. Sinifa yesil takim elbisesi ile girip, salak sacma fulut dersine hazirlik bagiminda hareketler yaptiriyordu en once. Gokten elma koparmak, kurek cekmek, na-ne-ni-no demek, gul koklayip, tislamak gibi. Sonra da kitap ve defterinizdeki kap kagidi, etiket, isim, soyad gibi seyleri konrol ediyor eger eksik gordugu bir sey varsa hemen odeve bir sifir veriyordu. Gordugunuz gibi normal akil sagligina sahip insanlarin yapmayacagi hareketledi bunlar. Fulut calma konusunda cok kabiliyetsiz oldugumdan beni devamli ikmale birakmakla tehdit ediyordu, bu ders yuzunden cogu kez takdir almayi kacirmistim. Insanlar karneme aptal aptal bakip, hepsi iyi de bu muzik niye boyle diye soruluyorlardi. Bu ise en cok annem bozluyordu cunku okulun iftihar listesine giremiyordum. Resimden yana ise sansliydim, guzel resim yapiyordum ayrica genelde resim hocalari guzel kadinlar oluyordu. Yanlis hatirlamiyorsam bir tane de belge vermislerdi bana, resim konusunda gosterdigim basari icin. Ama su anda konumuz muzik. Bu arada Hasan Kece ile orta sona kadar macerali bir ogretmen, ogrenci iliskimiz oldu. Aslinda sadece benim degil bir suru insanin oyle oldu.

Tabi biz de az degildik, derse hazirlanma antremaninda, sen niye kurek cekmiyorsun evladim sorusuna; kuregim dustu. niye elma koparmiyorsun sorusuna; elmam kurtlu cikti. na – ne – ni – no yerine na-ne-li-mon vs gibi seyler diyorduk. Sinifca bir sarkiyi caldigimizda ise sacma sapan notalara basip, sarkinin icine ediyorduk. Zaten ben normal calsam da sarkinin icine ediyordum ama olsun bilerek yapinca daha bir zevkli oluyordu. Hatta etiket, kap kagidi kontrolunde bir kere Onur’un kitabini alip; bu kitap benim, cunku sen ispat edemezsin, ustunde ismin cismin yok demisti hoca. Onur da vallahi de billahi de benim, ekmek kuran carpsin benim demisti, biz de sinifca evet vallahi onun, sizin degil, Onur’un o kitap, hic de bile sizin degil, yalan soylemeyin, ayip koskoca hoca Onur’un kitabini sahipleniyor filan deyip adami baya kizdirmistik. Sonra Ali hazirlan komutu esnasinda uc kere fulutu ufleyince, hoca fulutu onun kafasinda kiriyordu az daha. Dikkat, hazirlan, basla seklindeydi komutlar. Dikkat deyince fulut, kalemlikten alinir, hazirlanda oyuk kismi ceneye konur, baslada ise fult calinirdi. Bir nevi atis talimi gibi anlacaginiz. Hoca, Ali’yi marizlediktan sonra ben, ogrenciyi doverim, hakimin karsina sucsuz cikarim demisti. Ben de benim dedem hakim cok kizar boyle seylere deyince olaylar daha da buyumustu. Dedem de zaten Denizli adliye binasi yanarken bazi kurtarilmamasi gereken evraklari kurtardigindan dolayi tayini garip bir yere cikinca, bu ise cok kizip istifa etmisti yillar once. Hakim olayi ise yaramisti, benimle mesafeli oldu sonra, belli ki basina problem ciksin istemiyordu. Zaten asagi kata iki adet demir dolaptan olusan kirtasiyeci acinca, ben de durumu anlamistim. Millet gecerken vururdu o dolaba, ben ise asla dokunmadim. Hatta sonraki zamanlar oylesine kalem, silgi vs aliyordum. pinpon topu evet, pinpon topu aliyordum, en cok..

14.11.09

serhan.

Hiç yorum yok: