Powered By Blogger

24 Eylül 2011 Cumartesi

-mor elbiseli kadın- #1

günaydın okuyan güruh,


başlarken -böyle- olacaklarını; biri hiç bilmiyor, diğeri de sanmıyordu. ilk seferinde nefesleri, nefeslerini yadırgamadı, zaten bunu saklamadılar. sonrasında; erkeğin terlemesine, kadın içinden -bu kadar güzel terleyen erkek olur mu?!- diye düşündü ve adamı öptü ve tadına baktı ve ısırdı. sonra her defasında bunları tekrarlar oldu, sanki yeni bir şeymiş gibi? -temiz ve erkeksi, tuzlu ama güzel- gibi mi? yeniydi gerçekten. ikisinin de gözleri, gözlerine baktığında diğer objeler blur/flu olmaya başlıyordu. hep böyle mi oluyordu? erkek tutkulu, seksi. kadında belki daha da fazlası. akşamlar, günler ardı ardına geçmekteydi ve her ayrılışta biraz daha güçlenen -kadınla erkeğin arasındaki bağ veya artık her ne ise- pek de öyle basit bir durum değildi, zihinsel işgallere başlamıştı bile. 


kapıdan çıkan biri özlenir miydi? belki. ya kapıdan çıkan birinin, onu özlemesi peki normalde de -özlem- böylesine çabuk mu ortaya çıkardı? belki. bu soruların cevapları belki yerine, -evet- ise; işler gerçekten karışmıştır ki evet, karışmıştı. kadının önceleri adamı görmemek için yarattığı bahaneler, yerini adamı görmek için yapılan planlara bırakması, kadını korkutuyordu. ikisi de bu denli bir ten uyumu beklemiyordu belki, lakin burada -ten uyumu- kelimesi oldukça masumane kalmakta idi. kadın neden? demez olmuştu ki adam da; kadına zaten hiç neden?! dememişti. inanması güç, tasviri pek müstehcen sevişmelerin bitişindeki sevinç çığlıkları otuz senede hiç bu kadar yüksek olamamıştı. hiç kimse onun kadar muhteşem değil, diyordu adam. bitişindeki mi dedim? bitişinden hemen sonra yeniden yükselen şaşırtıcı! sevinç çığlıkları, kadının adama defalarca -seninim- demesine sebep oluyordu. ilk olduğunda; kadının yüzündeki şaşkınlık, hayranlık, utangaçlık, mutluluk karışımı ifade adamın gözünün önünden gitmiyordu. dirty-talk favorileriydi, kuralsızlığın dile vurumu işte. kısa bir aradan sonra, tekrar başa dönen döngü(ler) ancak acıkmaktan dolayı veya iş yüzünden zoraki durabiliyordu.


dirty talk, zaman zaman espriler, gülerek devam eden sevişme saniyesinde çok vahşice bir hale bürünebiliyordu. bu durumdan hoşnut olan gözler birbirlerine bakıyor ve daha da -hard core- bir duruma onay veriyorlardı. acıtmak ve acıtılmak hiç problem teşkil etmiyor, tam tersi müthiş haz veriyordu. kontrolü genelde! kaçıran kadın, erkeğin vücudunu öyle bir hale getiriyordu ki, normalde dur demesi olası erkekler gibi o adam; -dur- demiyor, tam tersi devam et diyordu. belki de bu yüzden -o adam- mertebesine adaydı, kim bilir? sonrasında ise aynada bakılan sanat eseri hoş vücutları ve - sen, benimsin- izleri. ayna mı? evet ayna olmalıydı, şarttı. onda da hemfikirdiler. kadının hoşuna gitmesine ek olarak; kadının hoşuna gitmesinden dolayı da kendi hazzını iki katına çıkartan adamın portresi de vardı, ana kadrajda. ve bu durumun tam tersi de kadının bakış açısından rahatlıkla söylenebilirdi. ne müthiş bir rastlantı tanrım? kadının keşfedilmeyi bekleyen yerlerini de keşfetmek süperdi. her defasında sonuçların inanılmaz olması ve sonrasındaki tebessümler ancak; ıslak! öpüşme aralarındaki -sen mükemmelsin, sen de- diye tekrarlanan cümleler için verilen aralarda görülebiliyordu.


ya şimdi ne vardı sırada? belki; renkli ampüller, iki aylık hamile mor elbiseli kadın ve etraftaki kozmopolit insanların şaşkın bakışları mı? derken ortadan kaybolan mor elbiseli kadının, adamın -hadi bir kere yapalım daha vakit var- fikrine, önce saçmalama demesi ama sonrasında masada saç-baş dağınık, -evet- demesi mi?!
http://www.youtube.com/watch?v=C5sWJ54Duug&feature=related


sevgiler gençler.
''vivid fantasy'' yaptım, belki de yapmadım.
bu bir yazı dizisidir.


serhan.



Hiç yorum yok: