Powered By Blogger

26 Kasım 2012 Pazartesi

neredeyse beygirin altında kalan çocuk

iyi sabahlar,

dedem alzheimer hastası zaman zaman demans durumları vs. her gün aklı biraz daha geriye gidiyor, hafızası biraz daha karışıyor. her gün daha az normal oluyor. anneanne vefat edince, biz dedemin eve transfer olduk. 11 sene önce cereyan eden bu olayda, pederin mali durumunun da payı vardı. ben, bir yıldır memleketteyim. memleketten gittiğim vakit dedem böyle değildi. ne yalan söyleyeyim pek akrabalarla aram yoktur. genel bir şey. dedem de buna dahildi. dahildi diyorum çünkü o artık başka biri, çocuk gibi. 95 yaşında ama maşallah fiziksel olarak çok sağlam. bizim dedeyle münasebetimiz, çamlıca'ya, oradaki çiftlik yıllarına dayanır. 


anne ve babam ipraş'ta çalıştığından, ben ilkokul çağına kadar çiftlikte büyüdüm. daha sonra da belli yaşa kadar haftasonları. o zamanlar, çamlıca acayip bir yerdi, şehir dışında gibi. kar yağdığında araba falan giremezdi. atlar, inekler, eşekler, tavuklar, köpekler, kediler, hatta gelincikler arasında gezen yılanlar. hayvan sevgim, yılan sevmem buradan gelmiş herhalde. dedem o eski zamanları iyi hatırlıyor hatta az önce eğer ben duymasaydım, kapıyı açmış muhtemelen çamlıca'ya gidiyordu. hayalinde, bazen ineklere yem gelmiş oluyor, bazen karısına gidiyor, bazen oğulları arabayla gelmiş oluyor ama en çok annesine gidiyor. çok düşkün oğullarına. benim biriyle sıfır, diğeriyle mesafeli diyebileceğimiz seviyede muhabettim var. bütün çocukları bakıyor diyeyim ben, o topa girmeyeyim. ama en çok tabi ki annem. zaman zaman kafası bundan 30-40 sene evvele gidiyor. alzheimer pis bir şey. ben meraklı adamımdır. bir kısım kitaplar okudum, yardım edebileyim diye. dedemin, diğer hastalara göre bazı dezavantajları var. gözü görmüyor, okuyamıyor. kulağı duymuyor, bu da kısıtlı kavrama kabiliyetinin önüne engel oluyor. ben, bir kere atın altında kalmışım. at, beni noyan'dan (abimden) kıskanmış ve ön ayakları ile altına almış. santimetre ile kurtulmuşum. e tabi öyle olmasaydı siz de bu satırları büyük ihtimal okuyor olmazdınız

velhasıl kelam, benim adım artık serhan değil. beygirin altında neredeyse ezilen/kalan çocuk. serhan derseniz, bakış; soru işareti ama kızılderili adı kılıklı beygirli tamlamayı söyleyince hemen hatırlıyor. mantık şu; hala yanındaysa, eski zamanı bilen bu insan ne kadar kötü olabilir ki, bana ne zarar verebilir? arada dedeme hobi yaratıyorum daha doğrusu yaratmaya çalışıyoruz. dedem eski kaleci. günde 10-15 dk top oynuyoruz. topu köşelere (o yatakta duruyor) atıyorum baya baya çıkarıyor. hatta geçen ''nasıl plonjon attım?'' cümlesini şaşkın bakışlar arasında kuruverdi. ufacık bir şeyi başarmak ona ümit veriyor. sonra barbunya ayıklıyor. devamlı barbunya alıyoruz. e haliyle içimiz dışımız barbunya oldu. cama ''itinayla barbunya ayıklanır'' tabelası yapıştırsam mı? geceleri çok zorlanıyor. zaten gece mi, gündüz mü karıştırıyor. bazen bavul elinde ben hazırım diyor. açıklama yaparsan bitersin. köşeli olursan yine bitersin hep yuvarlayacaksın, gittiği yere kadar. mesela o zaman; dede, ben çok yorgunum yarın gidelim diyorum. süt, bisküvi yapıyoruz. 


masajı çok seviyor. kafada kan deveran etmeli imiş. katılıyorum, etmeli. masaj yapıyorum. bana, beni anlatıyor bilmeden, bir oğlan var; eli ağır pzvengin ama iyi ovuyor kafayı diyor. bir şekilde enerjisi bitmeli ki uyusun. yoksa, sabaha kadar nöbetteyiz. ben de bir kaç kere aklımı kaçırır gibi oldum, garip bir şeydir. anlıyorum onu. nerede olduğunu bilememek, çaresiz, savunmasız kalmak. bu seferlik böyle.

eyvallah.

yandaki, 'neredeyse beygirin altında kalan çocuk'tur. üstteki ise dedem, ömer rıdvan.


3 yorum:

Jane Doe dedi ki...

Gözlerim dolu bi şekilde güldüm okurken :)

S.O dedi ki...

okurların kafalarını karıştırıyorum, desene :)

kahvetelvesi dedi ki...

Garip... bir kaç yazı öncesindeki ruh haliyle burdaki ne kadar farklı..Hoş bu yazıda da garip şeyler var. Bir yandan dedenizden daha önceleri pek bir bağınız yokmuş gibi yazmışsınız ( çocukluk anıları hariç ) Ama şu an O'na duyduğunuz şefkat, O'nunla ilgilenmeniz, birşeyler yapmaya çalışmanız ne kadar hoş. Kalbinizin kuytu bir köşesi var ki çok müşfik..Ama neydi, siz hem iyi hem kötü düşünceyi barındırıyordunuz değil mi :)