Powered By Blogger

2 Mayıs 2012 Çarşamba

çocuk olmak

selam gençler,


film izlemek çok güzeldir, ben severim. her şeyin aşırısı zarar demişler ya, film izleme olayının da aşırısı zarar galiba. filmlerin sonlarını aşağı yukarı tahmin eder oldum. aynı haltı ister istemez hayatıma da uyguluyorum, açıkçası -önceden olacakları biliyorum- diyebilirim. genelde de yanılmıyorum.


çok garip yerlerde bulundum sayılır. öyle pek sıcak kanlı insan olmasam da, belirli bir seviyedeki davetkar topluluğa da hayır demem. insanlara çok bayılmam ama şans vermemezlik yapmam. bunun asıl sebebi; aslında bizzat kendimdir. zor bir adamım, ağzım pis laf yapar, istediğim bir şey varsa genelde alırım. alamazsam da beklerim, sabırlıyımdır falan filan. millete dert olmak istemem, kendi kendimi de oyalayabildiğimden; taşları yerinden oynatmaya gerek yok diye düşünürüm. taşlar oynamak isterse e, sonuçta taşlar tek başına yerinden oynamaz, illa duramamış; bi' dürtmüşsümdür ben onları. çok eski bir arkadaşım vardı(r), adı ahu. bana hep samimiyetsiz der. mesafeli durduğum için böyle diyormuş. ben de her defasında tebessüm ederim ama hiç neden böyle davrandığımı kendisine açıklamadım. kısmet bu güne imiş, anlatıyorum. biz 10 kişilik bir arkadaş grubuyduk. (90lı yıllar) aynı yazlık sitede kalır, günlerimizi beraber geçirirdik. aramızda zaman zaman tartışmalar, beklenmeyen durumlardan mütevellit bazı bölünmeler de olurdu. çocuktuk, gerçi insan her yaşta çocuk olabilir hatta olmalı da. daha mühimi -nerede çocuk olunmayacağını- bilmek bence. 


konuya dönelim, tartışmalar kimi zaman benimle ilgili, bazen rahmetli evren'le, bazen dinç, burak veya mert ile ilgili olurdu. kerem'i de unutmamak lazımdı. ikili oynardı. ben, konuyu uzatmaktan yana olmazdım, birbirimizle dalga geçerdik belki ama o orada kalırdı. bazılarımız, diğerlerine daha az cevap verebilirdi.ama onlar da diğerlerinden daha iyi başka bir aksiyon yaparlardı. ahu ise tartışmayı uzatabildiği kadar uzatır, yanına toplayabildiği kadar da mürit toplardı. hele ki azıcık haklıysa, hemen küser bildiği -ne var, ne yok- varsa ortaya dökerdi. onun erkek versiyonu da dinç'ti. bu arada asla mürit olmadım. ve bir gün geldi; o koyduğum mesafeyi asla aşamadım. sonra samimiyetsiz adını aldım.

çok geceler yalnız kaldım. hiç tanımadığım bir düzine insanla aynı odayı da paylaştım. arada bakardım; tedirgin uyuyanları görürdüm. hostellerde kalanlar bilir, açılması kolay kasalara özel eşyalarınızı vs koyarsınız ve kilitlersiniz. o kasaları hiç kilitlemedim, pek de bir bokum yoktu zaten. biri bir şey alacaksa, kasmaya gerek yok; onu o dandik kasadan her halükarda alır, diye düşünürdüm. 


düşüncemin yanına da emanettim..


eyvallah.


Serhan.


not: hayatta bir bok öğrendiysem, o da; nerede ve ne zaman gideceğimi bilmemdir. 

Hiç yorum yok: