Powered By Blogger
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Haziran 2015 Perşembe

kendimden sıkıldım yemin ediyorum...

Selamlar, uzun zaman oldu. başlıktan da anlaşılacağı gibi kendimden acayip sıkıldım ben. öyle böyle değil. devamlı aynı hataları tekrarlayan şahsiyetlere ERRORIST denirmiş. ne kadar güzel. aynı ben. şimdi söyle ki, benimle aşağı-yukarı aynı işi yapan akranlarım yürüdü ben sabitim. ya da bebek adımları ile yürüyorum. benim sorunum ne biliyor musunuz? beni zeki bir insan sanıyorlar. öyle gösteriyorum herhalde ama değilim. ve fekat, kafam bazen öyle bir karışıyor ki IQmetre olsa; o an kesin gerizekalı çıkarım. 

daldan dala atlayan bir yazı olsun. genelde böyle yazarım zaten. velhasıl bu kafa karışma hikayesi çok sinirimi bozuyor. ben ki hayatta; isim, tel no, kelime vs pek unutmam. hafızam iyidir. ya da iyi idi. buradaki şoförün ismi aklıma gelmiyor. bakın yine gelmiyor. kamil ulan kamil. 2 dk'da falan aklıma geldi. dedem alzheimerdı benim, bekledi bekledi doğum günü arifemde hakkın rahmetine kavuşmuştu. hiç unutmayayım diye sanırım. belki de bir işaret. genlerden mi, artık psikolojiyi toparlayalım diye aldığım desteklerden mi nedir, ciddi eski sürat-i intikalimden eser yok. bu durum hiç hoşuma gitmiyor. eskiden mahallelerde deli gaziler vardı. ben de kafayı sıyırıp böyle biri mi olacağım? üstelik gazi de değilim. 

umarım geçici bir şeydir. en son yazdığım yazıya bakmadım. emin olduğum; o zamandan bu zamana bir göbeğim olduğudur. yaz gelecek diye eritmeye çalışıyorum. bu arada yaz da gelmiyor. şirkette spor salonu var. gerçi mevcut ağırlıklar beni kesmezdi, bu sebepten dolayı bahadır'dan bir sürü ağırlık alıp, koydum salona. haftada 3-4 çalışıyorum. bu blog yazma beraber başladığım bazı zatların kitapları oldu, yazdılar, çizdiler. bende ise tık yok. ha denedim mi? evet bir şeyler yazdım. sonra kaybettim. sonra buldum. ıyy ne iğrenç yazmışım be? dedim, atım gitti. kimseye de öyle ful versiyon göstermedim. hemen ekleyeyim; kendimi o toplara girecek kadar iyi görmüyorum. iyi yazanlar yazsın, biz okuyalım. bu aralar bir şey okuduğum da yok. yazı yazma kabiliyeti sınırlı olanların da kitapları çıktı gerçi de, ben onların kitleye hitap etmek istemem, edemem de. Aylin Balboa (Entel) ayrıdır. O ''müthişkulade'' bir yazar. çok acayip yerlere gelecek. 

başlığı açar isem; organize olamayan kendimden sıkıldım. arabanın anahtarını unutan kendimden sıkıldım. para hesabını bilmeyen kendimden de sıkıldım. en çok da; insanlara değer verme olayımı, pek hak etmediklerini gördüğüm halde ısrarla devam ettiren kendimden sıkıldım. hiç mi sıkılmadığım huyum yok? ne bileyim tatile falan çıkmam lazım benim. millet nasıl siliyor adamı ama? çat çat. bende o da yok. bir de gereksiz sinirliyim. beli etmiyorum ama çok sinirliyim. deliyim olum ben galiba.

görüşürüz.

Serhan. 


28 Mayıs 2013 Salı

hesap, kitap...

naber millet,

hesap, kitap yaparak teklif verilir. hesap, kitap yaparak ki o da doğruysa, matematikte nihai sonuç bulunur. hayat çok bilinmeyenli bir denklem. hayatı, hesap kitapla çözeceğim derken biter falan böyle çok garip bir şey. 

bir gün, bakarsınız geçmişinize, geçmişimi zikeyim! dersiniz. ertesi gün baktığınızda, ulaaan aslında ben var ya; garip garip şeyler yapmışım da enteresan şeyler öğrenmişim dersiniz, farklı olduğunuzun farkına varırsınız. tam kendinize az biraz şevkat gösterecekken baskın pesimist karakteriniz ortaya çıkar ve kükrer. aha da böyle; rooarrrr... ben böyle horluyorum. burnum kırık çünkü. hadi lan ne boka yarayacak ki bu bilgiler, kim ne yapacak benim bildiklerimi? kimin ihtiyacı olacak? boş zamanlarında CAD'de araba çamurluğu, ne bileyim böyle abuk sabuk şeyler çizen bir manyağa, olmayacak şeylere merak duyan bir diplomalıya en azından TR'de kim ihtiyaç duysun ki? zalim iç ses.

mamafih duyuyorlarmış cancağızım... ben de şaşırdım. çok kolay çizimler lan bunlar. araba çamurluğu çizmek çok çok çok daha zor. aynı zamanda anaerobik hesaplamalar da çok basit. makineci araba hastası bir adamın turbo ek hesaplarının yanında çok basit. ineklere bakıyorum, onlar sıçınca elektrik falan üretiyoruz biz. katı atık işini zaten bilirdim de, haha bi ara; modelleme yapabilir misin? dediler bana. pehh yaparım, nasıl yaaaniiii? baya. yeter ki inekler sıçsın. kabız inekler işimize gelmez. reaktör falan var. 8 metre boyu var axh'dan silindirik hesaplarsın zaten. atla deve değil. aşağı yukarı aynı manyaklığı yapıyorum ve üstüne para alıyorum. hayat çok garip. ben rusça bile biliyormuşum, kelime biliyorum. geçen onları birleştirdim baya baya cümlecikler oldu. sohbet felağn oldu. 

şaşırdılar. iyi insanlar. şirketin top takımı var. top oynadım eski halimden eser olmasa bile, zamanında topa vurduğumuz belli olmuş. son maçı kaybettik baklavaları verdik.

neyse adios brolar.

serhan.

9 Şubat 2013 Cumartesi

hurdacı blogu

selam,

başlığın sebebi, yarım bıraktığım veya yazdıktan sonra okuyup beğenmediğim ''taslak'' olmuş yazılarımdır. yayınladığım hikayeler kadar, yayınlamadıklarım da var. diyeceğim şu ki; bu okuduklarınız blogun sadece bir kısmı. ee işte,  bazılarını ilk paragraf bitmeden, bazılarını ise bitime birkaç satır kalmışken terk etmişim. bu yarım kalmış hikayeler acaba bana çok mu kızgındır? ben olsam kızardım. belki onlar yayınlananlardan daha fazla yayınlanmayı hak ediyor ama işte tekrar dönüp, yazmak, hatta iş çıkar mı diye bakmak bile içimden gelmiyor. yayınlanmış hikaye olsam, taslaklara, '' arkadaşlar boşuna üzülmeyin! bizler yayınlandık da ne oldu? en fazla okunan hikaye bin kere okundu. boş verin, takmayın kafanıza. adam sorunlu, o an; sizi yayınlamayacağı tutmuş. '' derdim.  

hurdacı dükkanlarını çok severim. zamanında bayrampaşa'da az hurdacı gezmedim, çok zevklidir. işine yarayan bir şey gördüğünde, istemeden gözlerin parlar. işte bu ışığı hurdacı anında görür. onlar böyle para kazanırlar. pederin işi o taraflarda idi. blogumun sizin görmediğiniz kısmı, taslak dolu. taslak, hurda. blog sahibi yani ben, hurdacı. aklıma hepsini birbirine ekleyip tek bir yazı olarak yayınlamak da gelmiyor değil. bu konuyu düşüneceğim. belki gönüllerini bu sayede alırım. hem belki de sizin beğendiğiniz birşeyler çıkar içinden, kim bilir? dün, son yazdığım yazıyı -fazla özel- diye taslağa çevirdim. nihahaha pirens - kurbaa, kurbaa - pirens masalı gibi. işin garip yanı, kendimi suçlu hissedip yeni bir yazı yazdım. benim sorunlarımdan bir tanesi de budur. suçlu hissedip, kendime iş çıkarırım. yaparım bunu. peki ne oldu? o yazıyı da taslak halinde bıraktım. taslağın taslağı. bu ilk oldu. taslağın taslağında, son kitabım ''for rent'' ile bilgi veriyordum. kitap derken, çokça fikrin, az yazıya dönmüş şekli. pek mühim bir şey değil. bilim-kurgu gibi bir şey. büyük ihtimal ebediyen fikir olarak kalacak bir karalama. sinir bozucu şekilde pesimist miyim ben, yoksa gerçekçi mi? eskiden bana pesimistsin olum sen! diyenler, bugünlerde benimle aynı fikirdeler. şansım yok. hem de hiç. ama belki bu sefer de benim fikrim değişmiştir. fikir benim değil mi?

işte sevgili okurlarım. benim hikayelerin akıbeti, yazının bitmesi ile sonlanmıyor. yazının yayınlanma faslı da var. o da benim değişken ruh halime bağlı. bazen insan kendini yalnız hissediyor, ama bu insan ben isem; sorun değil, çünkü ben yalnızlığı severim. terk-i istanbul zamanı geldi gibi, hissediyorum yok yok kokusunu alıyorum. bu yazıyı da mı yarım bıraksam acaba? latife, bitti.

iyi sabahlar,

serhan

17 Kasım 2010 Çarşamba

durust sero ve kitabi

hey selam,

tamam; 'hey' senin ama bu seferlik kullandim, aslinda kullanmayi ozledim demeliyim, naber? ya sizler, sevgili okurlarim nasilsiniz? aa 72 tane izleyicim olmus filan diye havalan(a)mayacagim cunku nasil oldugunuzu biliyorum. sizi, ben yarattim. isterseniz anlatayim? laan olmm!??! ben, eskiden bu kadar durust biri degildim, isigi gordukce durustlesiyor muyum, ne oluyorsa artik. anlamadim :/ tamam, simdi hepiniz koltugunuza yaslanin demiyorum cunku her biriniz koltukta oturmayabilirsiniz degil mi sevgili okurlarim? evet, ben aslinda bu kadar da iyi niyetli biri degildim ama iste; yine yasla alakali olsa gerek, bir terslik mevcut bende yoksa arkaniza yaslanacaksaniz diye dusseniz; pis pis gulerim hani. sanirim 59 yasimda da (50 yazacaktim, kucukten bir buyuk "dolma" parmagim dokuza basiverdi, silmedim.) ettigim her halta tovbe edip, beni taniyanlarin saskin bakislari arasinda hacca da gidebilirim, belli olmaz. neyse kolukta oturanlar yaslansin, digerleri yaslanmayiversin artik yapacak bir sey yok. duyuyorum duyuyorum; allah belani versin be adam.. amma da uzattin amk? anlatacaksan anlat.. dediginizi. sabirsiz seyler sizi. birinci kural; yeni bir konu anlatilirken ikinci pragrafa gecilir, tamam mi? valla lan ikinci paragrafta anlatacagim, ne olur okumaya devam edin; ben ettim, siz etmeyin :/

yazi yazmasini bloglar populer once olmadan da severdim. yayinlamadigim irili ufakli denemelerim mevcuttur lakin konu bu degil simdi. bir gun, vatandasin teki beni ekledi, aha dedim. yasasin yeni bir okuyucum daha oldu, bu denli de salagim, iyi mi? daha sonra hangi bloga baksam adamin resmini gordum. derken takipci sayisina baktim henuz dogru duzgun bir bok yazmamasina ragmen; ikiyuz eeeellliii takipcisi olmustu. hassiktir lan dedim, nasil olur bu? yazdiklarini okudum. ehh iste, oyle cok da begenmedim, biraz reklam gibi geldi bana, sahsi fikrim. daha sonra uye oldugu bloglara baktim. oha dedim, adam gordugu her bloga uye olmustu. benim de cok okuyucu hakkimdi. madem isler boyle yuruyordu, ben de bu sekilde yapacaktim. bu herif nerelere uye ise ben de oralara uye olmaliydim ki; benim de takipcilerim, popim (popularite, twitter'da takribi 16 yasinda bir kiz cocugundan kaptim, nasil kelime ama ?:/ popi ne evladim? allah carpar bak..) artsin. lakin olay tahmin ettigimden de genis capli ve mesakatli bir is cikti. "unlemli b" harfine ancak iki gunde gelebilmistim. ayrica her onume gelen blogu eklemedim, ornegin; kadin moda yazilari, cocuklara dair bloglar, annelik bloglari ve hatta bilezik yapip satan kiz cocugunun blogunu da ekleyemedim, elim gitmedi, olmadi! eyvallah hepimiz her takip ediyor gorundugumuz blogu, takip etmiyoruz da her seyin biri siniri var. ben, bakiyorum; asina oldugum kisiler nereleri takip ediyor? ee iyi uyarsa, ilginc ise o zaman ben de takip ediyorum, geri donusu olursa belki bir okuyucu daha kazaniyorum. bu konuyu, aha bu paragrafta biterecegim; cogunlugunuz, ben sizleri takip ediyorum diye beni takip etmektesiniz bunu biliyorum, belki hicbir yazimi dahi okumadiniz, tabelada adiniz var sadece, iste bu sebepten dolayidir ki; yasasin 72 okuyucum olmus deyip, pek de sevinemiyorum. sanirim, yavas yavas kendimi kandirmayi da birakiyorum. bu yeni yasam seklinde her sey; nasil tarif etsem? koseli, keskin..

evet, ben yazi yazmasini seviyorum. yazilarimi begenmeyenler, hatta igrenc bulanlar da olabilir. neyse iste o zaman, size kotu bir haberim var; ben bi bok yedim, kitap yazdim. dizustu debiyati olusumuna yazanlari kiskandim da yazdim degil. valahi, cok once yazmaya basladigim bir seydi. simdi, millet demesin, onlardan gordu de bak sdsfsfds diye. hem bakalim, kim basacak bizim kitabi? oyle biri gorunurde var mi ki? yok gibi :/ kitaba donelim, tam uc senedir, kaplumbaga hizi ile yazdigim, gunluk kivaminda komik sayilabile.. bir dakika kim sayacak ki? bence komik, benden baska kimse okumadigina gore oy birligi ile karar verildi; kitap, komik :/ dikkatim dagiliyor, heyecan sey ettim galiba. neyse icerik su; uc sene once hayatim bok gibiydi de, elbet hepinizin bildigini bir 'loser' vardir, heh; o kisiyi gozunuzun onune getirin ve simdi uc ile carpin, hah simdi elde ettiginiz o, ben oldum. uyari: su "oben" ismini evladiniza koymayin, vallahi ukala olur, okul hayati zindan olur, doverler hep. siz de cok cekersiniz, isim abasi/anasi olarak. neyse simdi de loserim ben. sadece ucle carpilmis kadar, eskisi kadar buyuk bir 'loser' degilim, o kadar. hah bu gecen zaman zarfinda; ne degisti, ne oldu bitti de ben duz, ucle carpilmamis bir loser oldum? sizler icin, ibretlik basari! hikayemi kaleme aldim ehuehe pek tabiki de  kendimle dalga gecerek. yalniz bir sorun var; kitabi yazmasina yazdik da kimsenin isimlerini degistirmedik. soyle bir dusundum de o isimler degismezse, benim zaten pek tikirinda olmayan islerim iyice! sarpa sarabilir, en iyi ihtimal. en kotu ihtimalde, kim-vurduya giderim :S kotu adamlar filan da var oglum kitapta, oyle iste.

bu arada, butun kitap ki daha bitmedi, (sona geliyorum) turkce karakter olmadan yazildi. bir kisi var benim icin turkce karakterde yazilanlari toparlayabilecegini soyledi hatta ciddi ciddi yapmak istiyor; lakin kitabin icinde kendisinden cok fazla bahsediyorum, o da biliyor bunu. ama bilemiyorum haydar, bilemiyorum necati.. daha karar veremedim. akliniza gelen soruyu da sorayim, peki ne bok yemeye turkce karakter olmadan yazdim, di mi ama? oncelikle turkce klavyem yoktu burada, onceleri duzeltirim filan dediysem de,geriye donmek hosuma gitmedi, her dondugumde daha da geriye donuyor; "olmadi lan bu, bi zikime benzemedi, sokarim kitabina." deyip, yazmayi birakiyordum, icimdeki "bi zikime benzemedi mi harbiden?" hissi beni yordu. derken, geriye donmeme karari aldim, elimden geldigi kadar iste. hatta yazdigim sayfalari oyle cok dikatli okumadim bile. bukowski'nin "women" romanindaki ana karakter yazar; chianski gibi umarim ben de sayfalari dikkatlice okudugumda, cok fazla degisiklige gitmek zorunda kalmam. gerci acelem yok, yaza yetisse cillop olur.

bu arada, cok fazla isim var ve ben acayip tembelim, hic bir halti vaktinde bitiremiyorum. unutmadan, hepinizin bayramini kutlarim. hatta kutlayayim, bayraminiz kutlu olsun.. bizim burada bayram kutlanmiyor da; 20 sene kadar once, bu hafta aslinda tam bir tarihi var; 18'i sanirim, Letonya yanlislikla kurtulmus. biraksan bu halk, savasip memleketini filan kurtaramaz, o denli :/ SSCB parcalandi ya doksanlar zamaninda; iste o kaosta, bunlar da "bala-gote" bagimsizliklarini ilan etmisler. ortalikta bir kac kahramanlik hikayesi dolasiyor ama, bence isin ozu; bal-got :/ ha niye size soyledim bunu? yarindan sonra bize de tatil, ondan. havai fisek gosterisi var off acayip bir gosteri, zannedersin ki; baskent riga yaniyor. bizim memlekette zenginlerin dugununde yeminle daha fazla havai fisek atiliyor lan, nee? gittik biliyoruz. ilk geldigim sene gordum sasirdiydim, sonraki sene ise benim de corbada tuzum olsun diye; kiz kovalayan, catapat filan patlatacaktim da sittir et dedim. haa oyle durumda polis gelir, vay yabanci anaa hemi de turk; etrafi kirletiyorsun, al sana 90 TL degerinde bir ceza makbuzu der, gider. hadi lan dallama.. desen de bu cezayi odemezsen oturma iznini vermezler. ciddi cogunlugu hastalikli oglum bu leton halkinin, diger yarisi da rus zaten..

gittim ben. gorusuruz.

serhan.