dedem alzheimer hastası zaman zaman demans durumları vs. her gün aklı biraz daha geriye gidiyor, hafızası biraz daha karışıyor. her gün daha az normal oluyor. anneanne vefat edince, biz dedemin eve transfer olduk. 11 sene önce cereyan eden bu olayda, pederin mali durumunun da payı vardı. ben, bir yıldır memleketteyim. memleketten gittiğim vakit dedem böyle değildi. ne yalan söyleyeyim pek akrabalarla aram yoktur. genel bir şey. dedem de buna dahildi. dahildi diyorum çünkü o artık başka biri, çocuk gibi. 95 yaşında ama maşallah fiziksel olarak çok sağlam. bizim dedeyle münasebetimiz, çamlıca'ya, oradaki çiftlik yıllarına dayanır.
velhasıl kelam, benim adım artık serhan değil. beygirin altında neredeyse ezilen/kalan çocuk. serhan derseniz, bakış; soru işareti ama kızılderili adı kılıklı beygirli tamlamayı söyleyince hemen hatırlıyor. mantık şu; hala yanındaysa, eski zamanı bilen bu insan ne kadar kötü olabilir ki, bana ne zarar verebilir? arada dedeme hobi yaratıyorum daha doğrusu yaratmaya çalışıyoruz. dedem eski kaleci. günde 10-15 dk top oynuyoruz. topu köşelere (o yatakta duruyor) atıyorum baya baya çıkarıyor. hatta geçen ''nasıl plonjon attım?'' cümlesini şaşkın bakışlar arasında kuruverdi. ufacık bir şeyi başarmak ona ümit veriyor. sonra barbunya ayıklıyor. devamlı barbunya alıyoruz. e haliyle içimiz dışımız barbunya oldu. cama ''itinayla barbunya ayıklanır'' tabelası yapıştırsam mı? geceleri çok zorlanıyor. zaten gece mi, gündüz mü karıştırıyor. bazen bavul elinde ben hazırım diyor. açıklama yaparsan bitersin. köşeli olursan yine bitersin hep yuvarlayacaksın, gittiği yere kadar. mesela o zaman; dede, ben çok yorgunum yarın gidelim diyorum. süt, bisküvi yapıyoruz.
masajı çok seviyor. kafada kan deveran etmeli imiş. katılıyorum, etmeli. masaj yapıyorum. bana, beni anlatıyor bilmeden, bir oğlan var; eli ağır pzvengin ama iyi ovuyor kafayı diyor. bir şekilde enerjisi bitmeli ki uyusun. yoksa, sabaha kadar nöbetteyiz. ben de bir kaç kere aklımı kaçırır gibi oldum, garip bir şeydir. anlıyorum onu. nerede olduğunu bilememek, çaresiz, savunmasız kalmak. bu seferlik böyle.
eyvallah.
yandaki, 'neredeyse beygirin altında kalan çocuk'tur. üstteki ise dedem, ömer rıdvan.
3 yorum:
Gözlerim dolu bi şekilde güldüm okurken :)
okurların kafalarını karıştırıyorum, desene :)
Garip... bir kaç yazı öncesindeki ruh haliyle burdaki ne kadar farklı..Hoş bu yazıda da garip şeyler var. Bir yandan dedenizden daha önceleri pek bir bağınız yokmuş gibi yazmışsınız ( çocukluk anıları hariç ) Ama şu an O'na duyduğunuz şefkat, O'nunla ilgilenmeniz, birşeyler yapmaya çalışmanız ne kadar hoş. Kalbinizin kuytu bir köşesi var ki çok müşfik..Ama neydi, siz hem iyi hem kötü düşünceyi barındırıyordunuz değil mi :)
Yorum Gönder